Cilt 3, Sayı 1, Yıl 2013

Derginin Tam Metni

İçindekiler

Makaleler

Söylem ve Hukuk İlişkisi: Kamu Personel Rejimi Örneği
Ali Murat ÖZDEMİR

ÖZET

Çalışma kamu personel reformu sürecinde yürütülen güncel tartışmaları, kamu sektöründe endüstri ilişkilerini düzenleyen hukuk metinlerinin biçimi ve içeriği üzerinde etkin olduğu varsayılan söylemler ekseninde değerlendirmek maksadını haizdir. Bu bağlamda çalışma, meşruiyet, apaçıklık, temsil, kamu hizmeti ve kamu menfaati gibi nosyonların, söylemler ve buna bağlı olarak siyasi ve yasal keşifler üzerindeki rolünü irdelemektedir. Anılan çaba hukuku bulunduğu yerde daimi ve genel sosyal düzenleme sürecinin mütemmim cüzü olarak resimlemeyi de içermektedir.

[TAM METİN]

Legitimacy, Legality and Lawfulness: Questioning Humanitarian Military Intervention in a Changing International Political Milieu (Meşruiyet, Yasallık Ve Hukuka Uygunluk: Değişen Uluslararası Politik Ortamda İnsancıl Askeri Müdahalenin Sorgulanması)
Pınar GÖZEN ERCAN

ÖZET

Her ne kadar insancıl sebeplerle güç kullanımı (diğer bir deyişle insancıl askeri müdahale) üzerine tartışmalar yeni olmasa da, bunlar Soğuk Savaş döneminden bu yana insan haklarının uluslararası boyutta korunmasına verilen önemin artmasıyla zenginleşmiştir. 1990larda yaşanan büyük ölçekli insan hakları ihlalleri karşısında yapılan müdahaleler ve zaman zaman tepkisiz kalınması sonucunda uluslararası hukuk ve politika literatürlerinde önemli bir yer edinen insancıl müdahale tartışmaları koruma sorumluluğu kavramının ortaya çıkmasıyla yeni bir yön kazanmıştır. Halihazırda koruma sorumluluğu çerçevesinde Güvenlik Konseyi yetkilendirmesiyle ve son çare olarak uygulanacak bir yöntem olarak nitelendirilen insancıl müdahale hala devletlerce bireysel ya da kolektif olarak uluslararası platformda bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda gerek akademik gerekse de siyasi platformda tek taraflı olarak ya da Güvenlik Konseyi yetkilendirmesi olmaksızın gerçekleştirilen insancıl müdahaleler ikilik yaratmaya devam etmektedir. İlk olarak Bosna-Hersek’e ve Kosova’ya, yakın zamanda da Libya’ya yapılan müdahaleler sonucunda insancıl müdahale doktrininin meşruiyeti, yasallığı ve hukuka uygunluğuna dair tartışmalar hız kazanmıştır. Tüm bu gelişmeler ışığında, bu makalede insancıl müdahale doktrini uluslararası hukuk çerçevesinde, hukuka uygunluk ile yasallık yönünden analiz etmektedir. Bu amaçla ilk olarak insancıl sebeplerle askeri müdahale yapma fikrinin normatif kökenleri sorgulanmakta, daha sonra da mevcut uluslararası hukuki düzen incelenmektedir. Son olarak Birleşmiş Milletler Sözleşmesi sonrasındaki dönem esas alınarak ortaya çıkan olayların genel bir resmi çerçevesinde devlet uygulamalarının ve mevcut hukuki anlayış ve tartışmaların koruma sorumluluğunun inşasına nasıl yön verdiği ortaya konmaya çalışılmaktadır.

[TAM METİN]

Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politika Yaklaşımı Çerçevesinde Türkiye'de Belediyelerin Hukuksal ve Siyasal Durumları
Ahu SUMBAS

ÖZET

Türkiye’de yerel yönetim sisteminin önemli bir parçası olan belediyeler, yerel halkı ilgilendiren önemli yerel hizmetlerin ve sorumlulukların başlıca taşıyıcılarıdır. Toplumsal cinsiyet rolleri ve ilişkileri dolayısıyla ağırlıklı olarak da kadınların, belediyelerin sorumluluğunda olan yerel hizmet ve sorumlulukların temel öznelerinden birisi olduğu savunulmaktadır. Bu nedenle sadece ulusal mekanizma ve politikaların değil; yerel yönetimlerin, özellikle belediyelerin de yetki ve sorumlulukları belirlenirken toplumsal cinsiyete duyarlı politika önceliği göz önüne alınmalıdır. Bu düşünceden yola çıkan bu çalışma, Türkiye’de 2000’li yıllardan sonra politika gündemine giren bu bakış açısının, hukuksal ve siyasal düzenlemelerdeki yansımalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda izlenilen yöntem, toplumsal cinsiyete duyarlı politika üretme ve uygulamada yerel yönetimlere ve belediyelere yüklenen sorumluluklar ve yetkilerin neler olduğunu KSGM Eylem Planları, 2006 tarihli 17 Sayılı Başbakanlık Genelgesi ve 2005 tarihli 5393 Sayılı Belediye Kanunu çerçevesinde incelemektir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye’de belediyelerin toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar üretmede hukuksal ve siyasal sorumlulukları ve yetkileri ortaya konmaya ve var olan eksiklikler açığa çıkarılmaya çalışılmıştır.

[TAM METİN]

Mali Hakları veya Kullanım Hakkını Devralanların Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Korunması
H.Kübra ERCOŞKUN ŞENOL

ÖZET

Fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar, FSEK’in 5. bölümünde düzenlenen hukuk ve ceza davalarıyla koruma altına alınmıştır. Özel hukuk bakımından fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların ihlali halinde tecavüzün ref’i (FSEK m. 66-68), tecavüzün men’i (FSEK m. 69), tazminat (FSEK m. 70/1-2) ve temin edilen kârın devri (FSEK m. 70/3) davalarını açabilmek mümkündür. Eser sahibinin hakkına yönelik bir ihlal karşında bu davalara müracaat edebileceği açıktır. Ancak bir mali hakkın veya kullanılmasının devri halinde, devralan kişilerin bu hakka yönelik bir ihlale karşı, FSEK’de düzenlenen bu davaları açıp açamayacakları Kanun’da yeterli açıklığa kavuşturulmadığı gibi bu hususta öğretide de bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bu çalışmada bahsettiğimiz soruna ilişkin öğreti görüşleri ve uygulama kararları ayrıntılı bir biçimde incelenecek ve sonuç bölümünde lege feranda çözüm önerisi sunulacaktır.

[TAM METİN]

Kamu Çalışanlarının Büyükşehir Belediye Hizmetlerinden Memnuniyeti: Ankara Örneği
Betül GÜREL, Çağlar ÖZEL

ÖZET

Bu çalışmanın amacı, kamu çalışanlarının Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sunduğu hizmetlerden memnuniyet düzeylerini incelemektir. Belediyeler, toplumun önceliklerine göre kamusal ihtiyaçların karşılanması amacıyla oluşturulan kamu örgütlenmeleridir. Türkiye’de 16 büyükşehir belediyesi bulunmaktadır.. Belediyelerin, belediye sınırları içinde şehir düzenini ve denetimini sağlamak; ruhsat, işyeri, imar ve işletme hizmetleri sunmak; halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak ve ihtiyacı olanlara sosyal destek (yardım) sunmak gibi çok yönlü görevleri vardır. Bu çalışmaya, Ankara Büyükşehir Belediyesi, iki büyükşehir ilçe belediyesi, iki devlet üniversitesi, dört banka personeli, dört lise ile üç ilköğretim okulundan, 344 kadın ve 328 erkek olmak üzere toplam 672 çalışan katılmıştır. Katılımcı kamu çalışanlarının yaşları 18 ile 53 arasında değişmektedir (Myaş= 42,17). Araştırmada kamu görevlilerinin sosyo-demografik nitelikleri hakkında veri toplamak amacıyla araştırmacılar tarafından bir kişisel bilgi formu hazırlanmıştır. Yine, kamu çalışanlarının belediye hizmetlerinden memnuniyetlerini ölçmek amacıyla araştırmacı tarafından “Belediye Hizmetleri Memnuniyet Ölçeği (BHMÖ)” adıyla Likert tipi üçlü derecelendirmeli bir ölçek geliştirilmiştir. BHMÖ’nün geçerliği için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. BHMÖ’nün Cronbach Alpha katsayısı .965 bulunmuştur. Kişisel bilgi formu ile BHMÖ birlikte kamu görevlilerine araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, kamu çalışanlarının Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sadece “halk ekmek” hizmetinden memnun; 16 hizmetinden kısmen memnun oldukları; buna karşın 36 hizmetinden ise memnun olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bulgular literatür ışığında tartışılmış ve yorumlanmıştır.

[TAM METİN]

Tecavüz Kalkanı
İsmail YÜKSEL

ÖZET

Tecavüz kalkanı düzenlemeleri geçtiğimiz 40 yıldır cinsel saldırıya uğradığını iddia eden kişiler için yargılama sürecini ızdırap verici bir tecrübe olmaktan çıkartarak cinsel saldırı fiillerinin ihbar oranını arttırmaya ve jürilerin adeta sanık ve fiil yerine şikayet sahibinin cinsel yaşantısını yargılamasını önlemeye çalışmaktadır. Tecavüz kalkanı düzenlemelerine getirilen başlıca eleştiriler yetersiz kalmaları ve sanıkların adil yargılanma haklarını ihlal etmeleridir. Bu çalışma tecavüz kalkanını tanıttıktan sonra ülkemiz için nasıl bir düzenlemenin gerekli olduğunu değerlendirmektedir.

[TAM METİN]

Hukukun Ekonomik Analizi ve Nesnellik
Sezal ÇINAR ÖZKAN

ÖZET

Richard Posner’a göre epistemoloji, ontoloji, hermeneutik ve gelenekçilik hukuki nesnelliği sağlayabilme yeterliliğinden yoksundur. Posner, kendi “pragmatist manifesto”sunun ve hukukun ekonomik analizinin nesnelliği sağlayabileceği düşüncesindedir. Bu çalışmada Posner’ın görüşlerinin hukuki nesnelliği sağlayıp sağlayamayacağı incelenmiştir. Öncelikle Posner’ın hukuki pragmatizmindeki antitemeldenciliği ve formalizm karşıtlığı sebebiyle hukuki belirsizlik tehlikesine işaret edilmiş, sonra ise Posner’ın sonuçsalcılık ve refah maksimizasyonu ilkesiyle hukuki belirsizlikten çıkışı ve hukuki nesnelliği sağladığı iddiası izlenmiştir. Posner’ın sonuçsalcılığına ve hukukun ekonomik analizine yönelik eleştiriler rehberliğinde gerçekleştirdiğimiz incelemede Posner’ın önerisinin metodolojik olarak yetersiz olması nedeniyle hukuki nesnelliği sağlayamadığı sonucuna varılmıştır. Hukuki nesnelliği sağlayamamasının yanı sıra ayrıca görülmüştür ki, Posner’ın önerisi adil bir hukuki sistem için de elverişli değildir.

[TAM METİN]

Google’ın Yeni Gizlilik Politikası Google Inc. Tarafından 1 Mart 2012 Tarihinde Yayımlanan Politikasının Kişisel Verilerin Korunması İlkeleri İle Uyumluluğu Ve Avrupa Birliği’nin 95/46/Ec Sayılı Veri Koruma Direktifi Açısından Değerlendirilmesi
Çağrı ZEYBEK ÜNSAL

ÖZET

Bilgisayarların yaygın kullanılması ve internet kullanımının artmasıyla birlikte büyük miktardaki verileri çok hızlı şekilde işleme ve iletme kapasitelerinin olması, verilerin güvenli bir şekilde, doğru ve tam olarak saklanması gerekliliğini doğurmuştur. Ülkemizde kişisel verilerin korunmasına ilişkin herhangi bir özel düzenleme bulunmamaktadır. Ancak kişisel verilerin korunması konusunda düzenleme 2010 yılında yapılan değişiklik ile Anayasamızın özel yaşamın gizliliğini düzenleyen 20. maddesinin ikinci fıkrasına eklenerek yapılmıştır. Öte yandan, Avrupa Birliği üyesi tüm ülkelerde kişisel veriler kanun yolu ile koruma altına alınmış, 95/46/EC sayılı Avrupa Birliği Veri Koruma Direktifi 13.12.1995 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Direktif ile AB üyesi olmayan ülkelerin AB üyesi ülkelerden veri transferi yapabilmesi için Direktifte belirtilen ilkelere uyarak “Güvenli Ülke” konumuna gelmiş olmaları şartı aranmaktadır. 1998 yılında “Google Inc.” hayata geçirilerek bugün dünyanın en hızlı büyüyen şirketlerinden biri olmuştur. Google Inc. şirketinin büyüme sürecine bakıldığında, Google arama hizmetinden hareketle kullanıcıların bilgilerine erişim sağlayarak, internet üzerinden neye ne kadar tıklandığı vs. gibi bilgileri, kullanıcıların tüketim alışkanlıklarının bir profilini çıkarmaya çalışarak ve bunu da kullanıcılarla IP adreslerini ilişkilendirerek toplamaktadır. Bu nedenle Google, kişisel verilerin korunması noktasında en çok eleştiriyi alan şirketlerden biri konumuna gelmiş ve Uluslararası Gizlilik Örgütü‘nün “Gizlilik Muhalifi” olarak nitelendirdiği şirketler arasındadır. Bu listede Google, gizlilik güvenilirliği en düşük kurumlar arasında yer almış mevcut konumuyla bu derecedeki tek şirkettir. Google 1 Mart 2012 tarihinde yayımladığı gizlilik politikası çerçevesinde kullanıcılarının Google servislerini kullanmak için verdiği kişisel verileri de Google’ın diğer servisleri ile birleştirmekte bu da Google’ın topladığı verileri hangi Google servisi için ne şekilde, nerede, ne kadarının hangi amaçla kullanıldığının, hangi kişilerle, ne için, ne kadarının paylaşıldığının tahmin edilememesine yol açmaktadır. Avrupa Birliği Veri Koruma Otoriteleri tarafından kullandığı araçların sınırsız veri toplanması sonucunu doğurması açısından da Google pek çok uyarı almıştır. Bu çalışma ile Google’ın 1 Mart 2012 tarihli gizlilik politikası ve yarattığı sorunlar, Avrupa Birliği 95/46/EC sayılı yönergesinde belirtilen ilkelere bağlılığı tartışılmaktadır.

[TAM METİN]